Kayıtlar

Irkçılığı Haykıran Bir Eser " Strange Fruit"

Resim
Yeni bir haftaya başladık, yılın son haftasına. Takvimler 25 Aralık’ı geride bırakırken bende geçtiğimiz günler itibariyle  yeni yaşıma adım attım. 2017 nasıl bir yıldı tanımlamak oldukça zor, karman çorman bir dönem adeta bir değişim rüzgarıydı benim için. Yenisinin hepimiz için daha güzel olmasını temenni ederek bu yazıya başlamak istedim. Sıcak havaların arkası kesilmedi uzunca bir süredir, mevsimlerde kaydı muhabbeti yapmayacağım ama öyle olduğunun farkındayız hepimiz.  Nitekim son günler gerçekten soğuktu, bu sabah işe gelirken güneş bulutların arasından sıyrıldı ama. Havayla beraber dinlediğim müziklerde değişti elbette. Noel vesilesiyle aşina olduğum bazı parçaları dinlemeye başladım, ardından o eski müzikler beni Jazz parçalara yönlendirdi. Bu yazımda size hikayesi olan bir eserden bahsetmek istedim. Ne zaman okudum hatırlamıyorum, ama uzun zaman oldu bu olayı öğreneli. Bugün müzik beni ona yöneltti, sizlerle paylaşmanın güzel olacağını düşündüm. Jazz v

Noel, Yılbaşı ve Türk Kültürü

Resim
Kafamda yine kurmuştum şunları şunları yazacağım diye, ama kurmamla kaldı yine.  Ama bu kadar ara vermek yeter, yeni yazımla karşınızdayım.  Cadılar Bayramı konulu yazım ilgi çektiği için diğer bir çelişkili güne diktim gözümü.  Noel ve Yılbaşı sorunsalı ? Durun durun ikisi aynı şey değil bunu biliyorum. Ama bilemeyenler o kadar çok ki,  Ayırdını yapamadan Yılbaşı Hristiyan Bayramı diye gezinenleri de, 31 Aralık akşamı göreceğimiz Mutlu Noeller’ci paylaşımlar yapanları da göreceğiz yine. Renkli bir ülkeyiz. Ama halk renk körü işin acısı.  Akla karayı seçemiyoruz haliyle bir gürültüdür gidiyor. Neyse konudan sapmadan devam ediyorum.  Christmas yani Noel; İsa’nın doğumu nun kutlanmasıdır en basit tanımıyla.  Bu arada 31 Aralık’ta kutlanıldığı algısı bu tepkilerin artmasına sebep oluyor bazı kesimlerde.  Yanlış 25 Aralık  asıl tarih en azından Gregoryen Takvimine göre öyle.  Bazı Ortodoks Kiliseleri 6 Ocak olarak kabul eder örneğin Ermeni Kilisesi gibi.  Yıl

Bir Miyazaki Animesi Spirited Away

Resim
Çok kısa sürede arka arkaya yazdığım yazıların ardından gelen duraklama dönemini bitirmeye karar verdim, Yeter bu kadar, izledim , okudum  ve araştırdım. Yeni konularda, arkası kesilmeden zihnimde belirmeye başladı yeniden. Persepolis haricinde ki bütün yazılarım Avrupa ve Amerika merkezli konulardı hep,   Bu sefer bir değişiklik yapıp Güneşin Doğduğu Ülke 'ye gidiyoruz. Japonya Animelerle aranız nasıldır ? Kendi adıma cevaplayayım benim aram pek yok. Severim tabi ama deli gibi açıp izlediğim bir tür değildir Animeler. Bundan 8-10 yıl evvel. MTV Türkiye mükemmel dönemlerindeyken, Anime gecesini başlatmıştı. Farklı farklı animeler vardı böyle nitelendiriyorum çünkü hangileri vardı tam net değil kafamda. Denk geldikçe izliyordum. Sonrası karanlık dönem - belki yıllarca izlemedim- Lise dönemlerindeyken Death Note'u izlemiştim istisnai olarak bir o var ben de. Neyse geçen akşam oturdum, dedim yap şunu, aç bir tane izle anime. Hayao Miyazaki ismi tanıdık gel

Korku Filmleri Nereye Gidiyor ?

Resim
Korku filmleri bana göre iki bambaşka şekilde incelenmek üzere ikiye ayrılmalıdır. Yerli ve Yabancı yapımlar olarak ayırmaktan bahsediyorum, Şimdi gelip derseniz bütün yapımlar böyle ayrılıyor diye kesinlikle katılmadığımı belirtmek isterim sizlere, Neden diye soracak olursanızda kısaca şöyle açıklayayım kendimi. Beyaz perdede karşımıza çıkan bütün yapımlar kendi içlerinde  benzerlik ve farklılıklara sahiptir, T ıpkı diğer film türleri gibi, ancak -korku filmleri- ayırdığımız bu iki kol içinde farklı olgulara sahiptir. Drama evrenseldir, temelini insan duygularından alır örneğin, tabi ki izlenildiğinde herkeste aynı hissi uyandırmaz ama anlamak bizler için daha kolaydır. Savaşlar, ayrılıklar, kayıplar evet ne olursa olsun her toplumun anlayabileceği detaylardır. Sadece çok ya da az olarak kişinin hisleri değişir. Veya daha geniş bir örnekten bahsedeyim, komedi filmleri örneğin; Ülkemizde belki de en çok ortaya çıkartılan ancak ne yazık ki temel klişeleri

Canlanan Heykeller

Resim
Birkaç yıl evvel gördüğüm bir sanat haberini sizlerle paylaşmak aklımdaydı. Gördüğüm zaman oldukça etkilenmiştim, Blog'um için güzel bir paylaşım olacağını düşündüğümden aklımda ki bilgileri bir tekrarlayayım dedim. Eğer Heykellere ilginiz varsa bu paylaşım tam size göre olacak. O halde başlayalım. Yer Fransa 'nın Lyon şehri, Lyon Güzel Sanatlar müzesinde ki klasik heykeller üzerinde yapılmış bir çalışma. Arnaud Pottier bu çalışmanın sahibi, Mirage Festivali 'ne davet üzerine gidip hayata geçiriyor bu projesini. Perseus Slaying Medusa  gibi aşina olduğumuz bazı heykeller bu çalışmanın içinde yer almakta. Olay şu şekilde oluyor; Pottier,  projeksiyon kullanarak bu heykellerin yüzlerine çeşitli mimikler ve göz kırpma, göz yaşı gibi detaylar yansıtıyor. Işıkla buluşan heykeller ise adeta canlanıyor. Kendinizi müzenin içinde hayal edin, yürürken heykellerin size gözlerini diktiğini hayal edin, Oldukça ilginç değil mi ? Hatta bir noktada