Kayıtlar

Bir Miyazaki Animesi Spirited Away

Resim
Çok kısa sürede arka arkaya yazdığım yazıların ardından gelen duraklama dönemini bitirmeye karar verdim, Yeter bu kadar, izledim , okudum  ve araştırdım. Yeni konularda, arkası kesilmeden zihnimde belirmeye başladı yeniden. Persepolis haricinde ki bütün yazılarım Avrupa ve Amerika merkezli konulardı hep,   Bu sefer bir değişiklik yapıp Güneşin Doğduğu Ülke 'ye gidiyoruz. Japonya Animelerle aranız nasıldır ? Kendi adıma cevaplayayım benim aram pek yok. Severim tabi ama deli gibi açıp izlediğim bir tür değildir Animeler. Bundan 8-10 yıl evvel. MTV Türkiye mükemmel dönemlerindeyken, Anime gecesini başlatmıştı. Farklı farklı animeler vardı böyle nitelendiriyorum çünkü hangileri vardı tam net değil kafamda. Denk geldikçe izliyordum. Sonrası karanlık dönem - belki yıllarca izlemedim- Lise dönemlerindeyken Death Note'u izlemiştim istisnai olarak bir o var ben de. Neyse geçen akşam oturdum, dedim yap şunu, aç bir tane izle anime. Hayao Miyazaki ismi tanıdık gel

Korku Filmleri Nereye Gidiyor ?

Resim
Korku filmleri bana göre iki bambaşka şekilde incelenmek üzere ikiye ayrılmalıdır. Yerli ve Yabancı yapımlar olarak ayırmaktan bahsediyorum, Şimdi gelip derseniz bütün yapımlar böyle ayrılıyor diye kesinlikle katılmadığımı belirtmek isterim sizlere, Neden diye soracak olursanızda kısaca şöyle açıklayayım kendimi. Beyaz perdede karşımıza çıkan bütün yapımlar kendi içlerinde  benzerlik ve farklılıklara sahiptir, T ıpkı diğer film türleri gibi, ancak -korku filmleri- ayırdığımız bu iki kol içinde farklı olgulara sahiptir. Drama evrenseldir, temelini insan duygularından alır örneğin, tabi ki izlenildiğinde herkeste aynı hissi uyandırmaz ama anlamak bizler için daha kolaydır. Savaşlar, ayrılıklar, kayıplar evet ne olursa olsun her toplumun anlayabileceği detaylardır. Sadece çok ya da az olarak kişinin hisleri değişir. Veya daha geniş bir örnekten bahsedeyim, komedi filmleri örneğin; Ülkemizde belki de en çok ortaya çıkartılan ancak ne yazık ki temel klişeleri

Canlanan Heykeller

Resim
Birkaç yıl evvel gördüğüm bir sanat haberini sizlerle paylaşmak aklımdaydı. Gördüğüm zaman oldukça etkilenmiştim, Blog'um için güzel bir paylaşım olacağını düşündüğümden aklımda ki bilgileri bir tekrarlayayım dedim. Eğer Heykellere ilginiz varsa bu paylaşım tam size göre olacak. O halde başlayalım. Yer Fransa 'nın Lyon şehri, Lyon Güzel Sanatlar müzesinde ki klasik heykeller üzerinde yapılmış bir çalışma. Arnaud Pottier bu çalışmanın sahibi, Mirage Festivali 'ne davet üzerine gidip hayata geçiriyor bu projesini. Perseus Slaying Medusa  gibi aşina olduğumuz bazı heykeller bu çalışmanın içinde yer almakta. Olay şu şekilde oluyor; Pottier,  projeksiyon kullanarak bu heykellerin yüzlerine çeşitli mimikler ve göz kırpma, göz yaşı gibi detaylar yansıtıyor. Işıkla buluşan heykeller ise adeta canlanıyor. Kendinizi müzenin içinde hayal edin, yürürken heykellerin size gözlerini diktiğini hayal edin, Oldukça ilginç değil mi ? Hatta bir noktada

Persepolis Animasyonu / İran Devrimi Nasıl Gerçekleşti ?

Resim
İran 'ı ne kadar tanıyorsunuz ? Ben tanıdığım kadarıyla çok seviyorum, Muazzam bir kültür ve sanat geçmişine sahipler. Tarihi ve sinemayı seven bir insan olarak okudukça, izledikçe önyargıyla yaklaşmamam gerektiğini öğrendim. Zaten önyargılı bir bakış açısına da sahip değilimdir genel olarak. Sizlere tarihinden, sosyal yapısından, aldıkları Oscar'lardan bahsetmeyeceğim bu yazımda. Önce, eğer yanılgılarınız varsa onların üstünde durmalıyız zira. Evet İran'da şeriat var bildiğimiz gibi. Ama gerçekten İran bize lanse edilen kadar geri kalmış bir toplum yapısına mı sahip ? Bu konuda algının değişmesi için ilk önce şu yaklaşımı denemenizi tavsiye ederim; Bir yabancının gözünden Türkiye nasıl gözüküyor ? Bu soruya objektif olarak bakarsanız aynı tavırın içinde kendinizi İran'a bakarken görebilirsiniz. Böyle bir giriş yapmak istedim sizler için, şimdi gelelim asıl konuya. Persepolis dersem bir şey canlanır mı acaba ? Şöyle yapalım sizi İran Devriminden

Cadılar Bayramı'nın Kökeni ve Türkiye'de Kutlamak ?

Resim
Bizimle bir bağı olmasada herkesin içten içe bir bağı vardır Cadılar Bayramı ile, Manevi bir bağlamdan bahsetmiyorum, ister istemez çocukluğumuzdan bugüne izlediğimiz; Çizgi filmler, diziler ve filmleri kastediyorum. O kadar çok maruz kaldığımız bir bayram ki aslında, hakkında soru sorulsa hepimizin verebileceği birkaç cevap vardır bu konuda. Kafada canlanan imgelere bir göz atarsak, İçinde mum yanan korkunç bir yüz şekilde oyulmuş balkabağı , Sevilen bir karakterin kostüm ü, Kapı kapı dolaşıp şeker toplayan çocuklar, Bunlar gibi başka canlanan şeylerde vardır elbet, ama hiç düşündünüz mü tüm bunlar neden yapılıyor? Bu ritüellerin kökeni nedir? diye. Kısaca bahsedeyim eğer cevabınız evet ise. Her yıl Ekim 'in son günü kutlanılır, bunun sebebi ise; Yaz'ın Bitişi, Kış'ın Başlangıcıdır. Cadılar Bayramının çıkışının Hristiyanlık olduğunu düşünüyorsanız eğer yanlıyorsunuz. Çünkü bu bayramın çıkışı Pagan Kültürüne Dayanmaktadır. Britanya'da K

Kim bu Dimash ?

Resim
Sahi kim bu Dimash ? Oturdum araştırdım yine, bulduklarımdan bahsetmeden önce bildiğim kadarıyla kim olduğundan bahsetmek istiyorum. Dimash Kudailbergenov Kazakistan 'lı bir sanatçı. Durumu çok kısa özetliyorum, hani yıllardır bildiğimiz Cem Adrian'ın ses telleri şöyleymiş böyleymiş muhabbeti var ya, Dimash aynı muhabbettin bir level üstü gibi. Cem Adrian'ının sesine de her zaman zaman hayran olmuşumdur zaten,  Ama Dimash'ın performansını gördükten sonra sanki Cem'in sesi sıradan bir sesmiş gibi hissettim, siz düşünün gerisini. Aynı yaşta olduğum Dimash 94 doğumlu. Dediğim gibi Kazakistan'lı, ama yakın dönemde elde ettiği şöhretin kaynağı Çin 'e dayanıyor. Çin televizyonlarında bu yıl başlayan Singer 2017 isimli yarışma ile bu şöhrete kavuşuyor. Opera 'dan hoşlanıyorsanız eğer, o halde performansını izledikten sonra sinirlenebilirsiniz; Zira kendisi yarışmayı ikincilikle tamamlıyor.  Youtube'da önü arkası kesilmeden son zamanla

Stanger Things

Resim
Geçen yaz canımın sıkıldığı bir gece, sabaha karşı olan saatlerde keşfetmiştim Stranger Things 'i. Bir dizi sitesinde aşağa kayarak neler eklenmiş diye göz gezdiriyordum. Afişini ve ismini görünce daha önce duymama rağmen dikkatimi çekmeyi başarmıştı bu dizi. Açıp bir şans verdim. 80'ler de ki yapımlar beni hiç hayal kırıklığına uğratmamıştır, Amerikan sinemasının altın çağı gibi bir şey benim için seksenler. Scream, Chucky ve daha niceleri; Seksenlerde başlayan yapımlardı hepsi. Stranger Things o atmosferin aynısına sahipti, beni ilk etkileyen bu oldu haliyle. Korku , gerilim ve bilimkurgu 'yu da bir o kadar sevdiğim için diziye başlama kararı aldım. Netflix yapımlarını şimdiye kadar hep severek izledim, hayal kırıklığına uğramayacağımı zaten biliyordum bu sebeple.  Winona Ryder'ın oynuyor olmasıda bir başka artıydı. Birinci bölüm, ikinci bölüm derken sekiz bölümü birden izledim kısa sürede. Dizinin Introsu da beni etkilemişti nedendir bilmem